WordPress’in kerameti
Konuyla ilgili twitter’da çok değerli Erhan Yakut’un tweet’ine yanıt vermemle başlayan tartışmayı, söyleyeceklerim biraz uzun olduğu için buraya taşımak istedim.
Tweet’i buraya almak gerekirse:
%[https://twitter.com/yakuter/status/1134379969608540161]
En üstteki 10 milyon web sitesinden %34’ünün WordPress çalıştırdığı bilgisine istinaden PHP’e ufak bir övgü var burada. Burada Internet’in en büyük 10 milyon sitesinden bahsettiğimizin tekrar üzerine basayım, bu bilgiyi bir cebimize atalım.
Ben ilgili tweet’e vermiş olduğum yanıtta şunu savundum:
%[https://twitter.com/eserozvataf/status/1134380938350202880]
Bunun karşılığında birçok kişi karşı arguman olarak “PHP’nin kolay kurulabilirliği”, “5 TL’lik shared hosting’de çalışabilmesi” cümleleriyle portatifliğini öne sürdüler. Şimdi bunlara yanıt vermek isterim;
Öncelikle PHP’nin portatifliği gerçekten takdire şayan. Bu portatifliğin getirisi olarak artılarının/eksiklerinin olduğunu ve implementasyonunda “uygulama mantığı” yer almadığı için birçok izolasyon sorunları yaşanabildiğini şerh düşerek burada takdirimi yenileyeyim. FaaS seven ve evanjelistliğini yapan biri olarak, PHP portatifliğini övmesem eksik kalır.
Ancak esas yanıtım şu: WordPress’in yaygınlığında elbette kolay kurulum ve ucuz maliyet genel kullanım için bir etkendir; Ancak en üst 10 milyon web sitesinden bahsederken bu %34’lük payda portatiflik etkenlerini gözlemleyebileceğimizi düşünmüyorum. Türkiye’de dahi ortalama 2–3 dedike sunucu aracılığıyla host edilen WordPress tabanlı web siteleri varken ve bu firmaların ceplerinden zaten bakım maliyetleri çıkıyorken bu etkenlerin etkisi bana uzun süredir kurumsalda çalışan bir profesyonel olarak gerçekçi gelmiyor.
Bir deneyimim ile devam edeyim, geçen yıl çalıştığım birime Türkiye’nin ilk 3’deki bir holding’in şirketlerini de etkileyecek çapta bir karar için uzman görüşü soruldu. Buna istinaden CMS’ler ve platformlarla ilgili deneyimlerim nedeniyle işi ben üstlenip bir rapor hazırladım. Bu iş öyle bir çaptaydı ki holding bünyesinde “içerik” kelimesi geçtiği anda artık nihai olarak seçilen çözüm kullanılıyor olacaktı. Hatta buna bağlı olarak bünyesinde olduğum firmanın dışarı vermiş olduğu teklifler dahi bu altyapı gözönünde bulundurarak verilecekti.
Rapor tamamlandığında yaklaşık 7–8 çözümü marketlerinden desteğine, lisanslama politikalarından güvenlik açıklarına birçok alanda değerlendirmiştim. Vermiş olduğum uzman görüşünde WordPress’i 5 üzerinden 4,5 puanlamama ve değerlendirmede WordPress’e en çok yaklaşan ekosistemin puanı 2,5-3’lerde kalmasına rağmen nihai karar WordPress olmadı.
Çünkü WordPress’in yumuşak karnı PHP idi. Ne bir holding gibi bir yapı için hemen elde edilebilir, çok ciddi garantiler veren (kişisel garantilerin ötesinde şeylerden bahsediyoruz) bir yetkinliğe ulaşabiliyorlardı ne de PHP’nin dolaylı ya da dolaysız şekilde bir güvenlik açığı oluştuğunda/yük aldığında buna karşılık verebilecek bir operasyon — kurumsal destek planları oluşturulabilirdi.
Raporumda “kolay kurulabilir” ve “portatif” gibi zaten operasyon işi olan kısımları değerlendirmeye almadığımı belirtmeme gerek yok sanırım.
Sözün özü tekrar başa geleceğim. Internet’in en üst 10 milyon sitesinden bahsediyoruz. Etkenler çok daha farklı.
Bu nedenle ben WordPress’in başarısını “başarılı bir ürün” olmasına bağlıyorum. Aksi takdirde Ghost (herhangi bir rakibi) JavaScript ile değil PHP ile yazılsaydı WordPress kadar başarılı olabilirdi diyebilirdik. Ancak böyle bir yaklaşım yalnızca WordPress’in mevcut başarısını küçük görmek anlamına gelir.