Üretmek ve Gönüllük
Ben üretken olduğunu düşünen, ama asla ürettiklerimin yeterliliği konusunda tatmin olmayan biriyim. Kendime bu konuda acımasız davranıyor ve yetersiz görüyorum.
Ve daha başarılı olmak için işimden geriye kalan vakitlerde açık kaynak projelere katılımda bulunmak, online toplulukları takip etmek ve yazılı/görsel içerik üretme çabalarım oluyor. Bir süre sonra tekrar kendimi ölçmeye, geldiğim noktayı değerlendirmeye çalışıyorum.
İşte bu değerlendirme esnasında kendi başarımı ölçümlemediğim tek metrik “popülerlik”. Mesela bir blog yazısı özelinde düşünürsek okunma sayısı, youtube videosu özelinde düşünürsek izlenme sayısı veya projeler için download sayısı.
Popülerliği değerlendirme dışında tutmamın nedenlerini paylaşırken, önce genelgeçer durumu yorumlayıp, ardından kendi özelime geri döneceğim.
Bugün bir şeyler üreten bir mecra veya kişi maalesef ki tekil hit kavramından kaçamıyor. Internet reklamcılığının dayattığı bu gerçeklik bizlere, ulaşabildiğimiz, hitap ettiğimiz kitlenin geniş olmasını ve içeriğimizin başlığını gören herkesin dikkatini bir sayfa kaydırma süresinde çekebilmemiz gerektiğini telkin ediyor.
Üretebileceklerimizin çeşitlilik yelpazesini hedef kitlemizin mümkün olan en büyük kesiminin ilgi alanını kapsayabilecek konulara indirgediğimizde, birbirinin tekrarı yazıların, konferansların, videoların çoğalmasına tanıklık ediyoruz. Neden mi çeşitlilik azalıyor, tekrarlar çoğalıyor? Herkesin damak tadına uyacak bir lokantadan bahsediyoruz, çeşitleri elbette ki 5’i geçmeyen, baharatsız yemekleri barındıracak.
Online içerik üretimi özelinde durum daha da kaygı verici. Ben BBS dönemlerinden bu yana online içerik tüketicisi biri olarak, gün geçtikçe kaynaklarımın azaldığını hissediyorum. Benim kişisel gözlemim, içerikler yavaş yavaş herhangi bir derinlikli bilgi ağırlığı olmayan ürünlerin/markaların çevresinde yoğunlaşmaya başlıyor. Örneğin “Separation of concerns” nedir bilmeyen bir kitleye “Angular’a nasıl başlarız” içeriği servis ediliyor. Üstelik bu içerik halihazırda en az 20 kere farklı bloglarda, youtube’da, kitaplarda yer alıyorken üretiliyor.
Durumu şöyle örnekleyebilirim: Televizyonda ulusal kanalların öğle kuşağında evlilik programları dışında izleyecek bir şey bulabilir misiniz? Bu programların size hitap etmediğini düşünelim. Çoğunluğun izlemekten memnun olduğu “evlilik programları” dışında bir seçeneğiniz yok. Burada bu programların varlığı değil, tüm kanallarda başka bir şey olmaması eleştirimizin ana noktası.
Ben ise kendi halimde ürettiğim işlerde farklı bir yaklaşımı benimsemeye çalışıyorum. Popülerlik ve hit benim gözümde kapitalist kavramlar. John Nash’ın “oyun kuramı”nı hatırlayalım. Gerçekten birçoğumuzun gönüllü olarak yaptığı üretimlerde topluluk adına maksimum faydayı bireysel başarılarla mı kazanabiliriz?
Ben mutlaka bir hedefleme olacaksa daha rafine bir kitleyi hedeflemeyi, herkesin kendi en iyi olduğu noktada farklılaşarak kendi deneyimlerini aktarmasının “daha yararlı” olacağını düşünüyorum.
İşte bu yüzden nicel değil niteliksel ölçeklerle yapılacak değerlendirmeleri dikkate almak gerektiğini düşünüyorum.
Eğer yazımı beğendiyseniz, beğen tuşuna basmayı, kanalıma abone olmayı unutmayın. Oradaki sayılar artsın, 100.000 aboneye özel yazı yazmayı düşünüyorum.